Gençlik takıntısı, benlik algısını temelden etkiliyor! Yaşlanmak tehdit olarak görülüyor

“`html



Dış görünüşe odaklanmak, gençlik kaygısını artırıyor

Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, gençlik kaygısının bireylerin benlik algısını etkileyen karmaşık bir süreç olduğunu belirtti. Taşkın, “Gençlik, çoğu zaman fiziksel çekicilik, enerji ve toplumsal başarı ile ilişkilendiriliyor. Bu dönemin kaybı, özgüvende ciddi bir sarsılmaya yol açabilir.” dedi. Gençliğini kaybeden bireylerin kendi değerlerini sorgulamaya başlayabileceğine dikkat çeken Taşkın, bu durumun özellikle dış görünüşe dayalı özgüvene sahip kişilerde daha belirgin olduğunu ifade etti. “Yaşlanma süreci, gençlik döneminin getirdiği güzellik ve dinamizmi özdeşleştirenler için kimlik arayışını zorlaştırabilir.” diye ekledi.



Gerçek özgüven, derin ve kalıcı temellere dayanmalı!

Taşkın, yaşlanma kaygısının sadece dışarıdan gelen yorumlarla değil, bireyin içsel dünyasında da bunalım yaratabileceğini kaydetti. “Kendini yaşlı ve değersiz hisseden bireyler, sosyal ilişkilerde yalnızlık hissi yaşayabilir.” şeklinde konuştu. Gençlik kaygısının üstesinden gelmek için, bireylerin özgüvenlerini yalnızca dış görünüşle değil, bilgi, deneyim ve içsel gelişim gibi daha derin unsurlarla beslemeleri gerektiğini belirtti. Taşkın, bu kaygının sadece yüzeysel bir sorun olmayıp, bireyin benlik algısını köklü bir şekilde etkileyen psikolojik bir durum olduğunu vurguladı.



Yaşlanma, tehdit olarak algılanıyor…

Toplumdaki medya ve güzellik standartlarının, yaşlanma algısını önemli ölçüde etkilediğini belirten Taşkın, “Yaşlanma genellikle kayıpla ilişkilendirilir. Gençlik, güzellik ve dinamizmle özdeşleştirildiği için, yaşlılık dönemi fiziksel çekiciliğin azalmasıyla bağlantılı olarak olumsuz bir algıya yol açar.” dedi. Bu algının, insanların yaşlanma sürecini güçsüzlük, mutsuzluk ve yalnızlık ile ilişkilendirmesine neden olduğunu söyleyen Taşkın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gençlik, başarı göstergesi olarak değerlendirilirken, yaşlanmak adeta bir kusur gibi algılanabiliyor. Bu durum, bireylerin yaşlanmayı kabullenmelerini zorlaştırmakta ve onlara sürekli genç kalma baskısı yapmaktadır. Halbuki yaşlanma, yalnızca biyolojik bir süreç değil, olgunlaşmaya da kapı aralayabilir.”



Yaş almak ve yaşlanmak arasında önemli bir fark var…

Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, yaş almak ile yaşlanmak kavramlarının genellikle karıştırıldığını belirtiyor. “Yaş almak, yalnızca bir takvim yaprağını çevirmek gibi; her yıl bir rakam ekleniyor.” diyen Taşkın, yaş almanın sadece dışsal bir değişim ve biyolojik bir süreç olduğunu vurguladı. “Oysa yaşlanmak çok daha derin bir psikolojik yolculuktur. Yaşlandıkça, fiziksel görünümdeki değişimlerden ziyade, dünyaya bakış açımız, değerlerimiz ve deneyimlerimizin nasıl evrildiğini kavrarız. Psikolojik açıdan yaşlanmak, gelişim, olgunlaşma ve hatalardan ders çıkararak kendimizi yeniden inşa etme sürecidir.” şeklinde ekledi.



Genç görünme baskısı, kaygı ve depresyon riskini artırabilir!

Devamlı olarak genç görünme baskısının, bireylerin kimlik ve benlik algısı üzerinde derinlemesine etkileri olabileceği vurgulayan Taşkın, “Bu baskı, bireylerin yalnızca dış görünümleriyle kendilerini tanımlamalarına ve içsel dünyalarını geri planda bırakmalarına neden olabilir.” dedi. Bu durum, bireylerin ‘yeterli’ olma isteği ile dışsal onayları aramalarına ve içsel kaynaklarını ihmal etmelerine yol açar. Bu, aynı zamanda bir ‘görünüş temelli kimlik’ yaratmaya ve kişinin gerçek kimliğini sorgulamasına neden olabilir.



Kaygılar ve depresyon devreye girebilir

Taşkın, dış görünüşe dayalı bu baskının zamanla daha ciddi psikolojik sorunlara yol açabileceğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Kaygı ve depresyon, bu takıntılı düşüncelerin yan etkileri olarak ortaya çıkabilir. Birey, sürekli genç görünmek için harcadığı çabanın aslında bir varlığını kanıtlama çabası olduğunu fark etmeyebilir. Bu içsel çatışma, kişiyi ‘olduğu gibi kabul edilmek yerine, sürekli bir onay arayışına’ sürükler. Sosyal ilişkilerde de genç görünme baskısı, yüzeysel bağlar kurmaya neden olabilir. Birey, ilişkilerinde gerçek benliğini yansıtmak yerine başkalarına ’maskeyle’ yaklaşır, bu da derin bağlantılar kurmayı engeller. Klinik açıdan, bu baskılarla başa çıkarken bireylere içsel kimliklerini keşfetmeleri ve dışsal güzellikten daha fazlasını değerli görmeleri konusunda rehberlik edilmesi önemlidir.”

“`

Related Posts

Bağırsak ve beyin nasıl birlikte çalışır, bu neden önemli?

Bağırsaklarımız ve beynimizin birbiriyle bağlantılı olduğunu biliyoruz, ancak bu bağlantı nasıl kuruluyor? Ve daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam için bu bağlantıyı geliştirmek mümkün mü?

Cildiniz portakal kabuğu görünümündeyse dikkat! Selülit değil, lipödem olabilir

Toplumda genellikle selülit ve fazla kilo problemi ile karıştırılan lipödem, sadece estetik anlamda bir sorun oluşturmakla kalmıyor aynı zamanda sağlık açısından da tehlike işareti anlamına geliyor. Op. Dr. Jale Özdemir, lipödem hastalığının nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Kahve içmek, demir ve kalsiyumun bağırsaktaki emilimini engelliyor mu?

Kahve bazı kültürlerde sindirime yardımcı bir içecek olarak görülüyor. Ancak bilimsel araştırmalar yiyeceklerle birlikte içildiğinde kahvenin vücudun besleyici maddeleri sindirmesini zorlaştırdığını gösteriyor.

Hepsini yurttaşlara yedireceklerdi! Adana’da sağlık skandalı: 240 kilosu imha edildi!

Çukurova ilçesindeki fuar alanında gerçekleştirilen Yöresel Ürünler ve Hediyelik Eşya Fuarı’nda gıda mevzuatına uygun olmayan ve düşük fiyatlı gıda satışı yapıldığı yönünde bakanlığa gelen ihbarın Adana İl Tarım ve Orman Müdürlüğüne bildirilmesi …

Depresyona karşı ideal seks sayısı verildi: Bu sayının fazlası zarar…

Cinsel ilişki sıklığı ile depresif semptomlar arasındaki bağ incelendi ve depresyona mücadelede ideal olan sayı belirlendi.

Kola veya enerji içeceği değil: Bu içecek kansere neden oluyor

Ne kola ne enerji içeceği… Asıl tehlike aslında bu içecekteymiş. Uzmanlar, bu içeceklerin kanser riskini artırabileceğine dikkat çekti.